Ana içeriğe atla

Kayıtlar

BEBEK DOĞUMDA HER TÜRLÜ ÖZENİ HAK EDER

Doğum bir hayatın başlangıcı. Birçoğumuza göre çok kutsal, bazılarına göre acılı ve sancılı bir süreç. Ancak doğum anımız yaşamımızı etkileyebilecek kadar önemli. Doğum travması ve etkilerini, önlemek için alınması gereken tedbirleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Hakan Çoker anlattı. Normal ve kolay bir doğumun sanıldığı gibi bebek için büyük bir travma olduğunu hiç düşünmüyorum. Doğum başladıktan sonra artan kasılmalarla bebekler doğum kanalına doğru itilirler. Bebeğin başı rahim ağzına baskı yaparak açılmasını sağlar. Bebekler elbette bu baskıyı hisseder. Hissederler ama travma olarak algılamazlar. Çünkü bu duygu bildikleri bir duygudur. Doğumun son haftalarında gebelerde hazırlık kasılmaları dediğimiz ve günde 8-10 kere hissedilen kasılmalar oluşur. Bu kasılmaların rahmi doğuma hazırladığı hep anlatılır. Ama bir diğer bakış açısıyla aslında bebeği de yaşayacağı yolculuğa hazırlar. Bebek bu ilk gelen kasılmalarla farklı şeyler hisseder ama zamanla bu kasılmaların zarar v
En son yayınlar

DOĞUM TRAVMASI ANNE KARNINDA BAŞLAR

Psikiyatrist Doç. Dr. Nusret Kaya alt beyinle ilgili birçok çalışması ve rüya analizleri ile gündeme geldi. İnsanda Temel İnşaat Bozuklukları’nın kökeni ve nedenlerine dikkat çekti. Ana rahminde beyin ve merkezi sinir sisteminin oluşmasıyla “esas canlı”nın ortaya çıktığını söyleyen ve buna “Evrensel Eşit Kuyruklu Canlı” adını veren Nusret Kaya ile doğum travmasını, anne karnında ve 0-2 yaş döneminde alınan olumsuz kayıtların etkilerini, doğum travmasına neden olan durumları, bu negatif kayıtların rüyalarla nasıl ortaya çıktığını ve daha sağlıklı bir birey olmak için tüm bunları nasıl olumlayacağımızı konuştuk. - Doğum travması nedir? Genelde ilk önce annelerin yaşadığı travma akla gelir. Bu konuda da pek çok makale ve yazı vardır. Fakat tabi bizim bakış açımızla doğum travması bebeğin çıkarken yaşadığı travmadır. Bunun çok daha önemli olduğu şeklindedir. Çünkü bildiğiniz gibi ben ana rahmindeki negatif kayıtların, doğum sırasındaki ve 0-2 yaş dönemindeki negatif kayıtların bir ps

RAHMİ KOÇ MÜZESİ

İstanbul'da yaşıyor ve çocuğunuzla tüm günü dopdolu ve eğlenceli olduğu kadar verimli geçirmek isterseniz Haliç kıyısında tüm zamanları içinde barındıran bu harika müzeyi mutlaka ziyaret edin. Sadece çocuklar için değil özellikle arabalar, uçaklar, tekneler, trenler ve makinelerden hoşlanıyorsanız sizin için de bambaşka bir macera vadediyor Rahmi Koç Müzesi. Fotoğraf çekmek için de olağanüstü zengin görsel yapısıyla harika kareler için bulunmaz fırsat olan mekanda hem atıştırmalık iki büfe hem de bir restoran bulunuyor. Havalar güzelken tekne turu, bilim müzesinde birbirinden eğlenceli aktiviteler... Fenerbahçe vapurunda oyuncak dünyasına bir yolculuk, bebek evleriyle girilen masal alemi... Nostaljik Tren turu da çocukların favorilerinden.  Rahmi Koç Müzesi ayrıca bir de denizaltı barındırıyor. Çok eğlenceli değil mi :)

ÇOCUĞUNUZA MATEMATİĞİ SEVDİRİN

Matematik sadece çocukların değil, biz yetişkinlerin de çoğunun sevemediği ya da zor bulduğu bir kavram. Okul yaşamında da en çok sıkıntı yaratan derslerin başında geliyor. Bu önemli ama bir o kadar zor konuya çocuğunuzu okul öncesi hatta bebeklik döneminden itibaren hazırlamanız ve matematiği sevmesinde pay sahibi olmanız mümkün. Okul öncesi dönemde matematik kavramının nasıl geliştiğini, alıştırma ve oyunları ve kaynak olarak kullanabiliceğiniz kitapları bu yazıda bulabilirsiniz. OKUL ÖNCESİ ÇOCUĞU VE MATEMATİK Çocuğun matematik kavramını nasıl algıladığı, matematik kavramının ne zamandan itibaren öğrenilmeye başladığı ve matematik zekâsının gelişimi için sağlanabilecek destekler hakkında bilgileri Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anahilim Dalı’ndan Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Neslihan Avcı ve Hale Dere veriyor.. Matematikle tanışma doğumla başlamaktadır. Bebeklikte nesne devamlılığının kazanılmaya ve basit düzeyde neden-sonuç ilişkiler

EVLİLİK İŞ YAŞAMINI BİTİRMESİN

Türkiye’de kadınların çoğu evlendikten sonra çalışmıyor. Çoğu zaman aile ve eş baskısından kaynaklanan bu tablonun bir yüzü daha var. Baskı sonucu çalışmayan kadınlara karşılık, bunu tamamen kendi tercih edenlerin sayısı hiç de az değil. Çalışmak ya da çalışmamak evlendikten sonra kadının isteğine bağlı. Yani biz kadınlar her ne kadar “eşitiz, hürüz ve çalışabiliriz” desek de sanki örtülü bir ataerkillik gizli içimizde. Hiç de azımsanmayacak sayıda örnek gösteriyor ki, bazı kadınlar evliliği çalışma hayatına bir veda olarak görüyorlar. Hele ki eşleri maddi olarak güçlüyse... Evet kadınız, güçlüyüz, anneyiz, şefkatliyiz, başarılıyız ve her şeyi yapabiliriz... Ancak istatistikler gösteriyor ki, Türkiye’de kadınların çoğu (yüzde 70’i) evlendikten ve çocuğu olduktan sonra çalışmıyor. Kocanın “Ben sana bakarım” mantığının dışında bu tercihi kendi özgür iradesi ile yapanlar da var. Ama neden? 100 yetişkin kadının 80’i iş gücünün dışında. Peki burada topu sadece erkeklere atmak ne kadar

ANNE OĞUL İLİŞKİSİNİ DENGELEMEK ÖNEMLİ

Annesinin eşinden ve kayınvalidesinden yakınmalarını çoğu kadın yıllar boyu dinlemiş, hatta dinlemekle kalmamış gözlemiştir. Sonra, kendisi evlenip çoluk çocuğa karışınca, çoğu kez bu yakınmalar daha doğrusu erkek egemen kültürün öğrettikleri, dayatmaları, ilkellikleri kendi hayatlarımızda gerçek olmuştur. Yani çoğumuz kocamızın ve kayınvalidemizin kadını ezen, kadını ikinci cins gören davranışlarına maruz kalmaktayız. Peki, bu kısır döngüyü kırmanın sadece ve de sadece sizin elinizde olduğunu biliyor musunuz? Bir kadın ve bir anne olarak “kraldan kralcı olmanın” lüzumu yok! Gelin erkek ve kız çocuklarımızı önce insan olarak yetiştirelim, erkek çocuklara “Sen kızdan üstünsün” demeyelim, davranışlarımızla... Ya da kız çocuğumuza ”Sen erkek kardeşinden aşağısın" demeyelim davranışlarımızla... Bizim gelinlerimiz eşlerinden ve kayınvalidelerinden sadece mutluluk ve özgürlük tadar olsunlar. Bunun için de de erkek çocuğunuza da tıpkı kız çocuğunuza rahatlıkla söylediğiniz gibi, “Hadi

ANNE-KIZ İLİŞKİSİ NASIL DENGELENMELİ?

Anne olmadan çok uzun zaman önce üzerinde çalıştığım konulardan biri anne-kız ve anne-oğul ilişkilerini dengelemek için ayrıca nelere dikkat edilmesi gerektiği idi. Anne olduktan hele de kız annesi olduktan sonra bu yazının kıymetini daha da çok anladım. İşin aslı annenin kız ve erkek çocuk arasında farklı dengelerde hareket etmesi gerektiği üzerine kurulu. Uzman Klinik Psikolog Virna Gülzari’den bu konu hakkında şu bilgileri aldım. Anne-kız ilişkisi sanılanın aksine hiç de kolay değildir. Aynı cinsin bu yakın ilişkisi taklit, çatışma ve kabul edilmesi zor da olsa zaman zaman kıskançlıklarla sürer gider.  Yakın ilişkiler özellikle aile içi ilişkilerde çatışmaların olması son derece normaldir. Çatışmaların varlığı tarafların ya da aradaki ilişkinin kötü olduğu anlamına gelmez. Ama çatışmaları sineye çekip değişime ve anlayışa yönelik yeni davranışlar geliştirilmezse, çok daha zor süreçlere girilir. İlişkilerde süregelen bir çatışma varsa, önce hatalı tutum ve davranışların ne olduğunu