Ana içeriğe atla

KADININ KÜRTAJI KOCANIN İZNİNE BAĞLI?!


Kadına yönelik şiddet farklı şekillerde ve doğurduğu farklı sonuçlarla karşımıza çıkıyor. Eşi tarafından şiddet gören kadın hamile olabiliyor. Şiddet mağduru kadın bu hamileliği istemiyorsa, gebelik 10. haftasına kadar eşin de rızası ile sonlandırabiliyor. Peki, ya eşi rıza göstermiyorsa ne olacak?? Kadın boşanmak üzere olduğu eşinden olan ve üstelik istemediği bir çoçuğu dünyaya getirmek zorunda mı kalacak?

Düşünün ki evlisiniz ve aynı zamanda hamilesiniz. Eşinizden şiddet görüyorsunuz. Boşanmaya karar verdiniz. Ancak, hem artık bu adamın çocuğunu dünyaya getirmek istemiyorsunuz hem de zaten çocuğun böyle bir babayla mutsuz olacağını düşünüyorsunuz. Ne yapardınız? Aklınıza gelen ilk kelime : Kürtaj! Peki, bakalım bu süreç Türkiye’de nasıl işliyor.

Ocak 2002 tarihinde büyük ölçüde eşitlikçi 4721 sayılı TMK (Türk Medeni Kanunu) yürürlüğe girdi. Bununla birlikte yeni Türk Ceza Kanununda (TCK) da kadın aleyhine olan düzenlemeler büyük ölçüde ortadan kaldırıldı. Yeni TCK’da kürtaj konusu da düzenlenmiş ve burada eşin rızası aranmamış. Fakat ilgili Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanunu’nda rızaya ilişkin değişiklik düzenlemesi ihmal edildiğinden 1983 tarihli Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun devreye sokuluyor. Ve 1983’deki bu kanun yeni düzenlemelere ayak uyduramıyor.

NÜFUS PLANLAMASI HAKKINDA KANUN
Madde 2: Nüfus planlaması, fertlerin istedikleri sayıda ve istedikleri zaman çocuk sahibi olmaları demektir.

Madde 5/1: Gebeliğin 10. haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde istek üzerine rahim tahliye edilir.

Madde 6: 5. maddede belirtilen müdahale, gebe kadının iznine, küçükler de küçüğün rızası ile velinin iznine, vesayet altında bulunup da reşit veya mümeyyiz olmayan kişilerde reşit olmayan kişinin ve vasinin rızası ile birlikte sulh hakiminin izin vermesine bağlıdır.

5. maddenin birinci fıkralarında belirtilen ve rızaları aranılacak kişiler evli iseler, sterilizasyon veya rahim tahliyesi için eşin de rızası gerekir.

Sonuçta, Kanun’da evli kadının da reşit olmayan kadın gibi kürtajı başkasının iznine bağlı tutulmuş. Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun kabul edildiği tarihte o sıradaki TCK ve TMK ile uyumlu iken şimdi bu özelliğini kaybetmiştir. Sorun yaratan yasanın yeniden düzenlenmesi ve günün koşullarına, kadın ve hasta haklarına uyumlu hale getirilmesi gerekiyor.

AVUKAT HÜLYA GÜLBAHAR:
“AİLE MAHKEMESİ DENENEBİLİR”
“Evli kadının gebeliğinin sonlandırması için eşin izni yeni TCK’da aranmıyor. Ancak uygulamada 1983 tarihli Nüfus Planlaması Hakkındaki Kanun devreye sokuluyor. Dolayısı ile aslında evli kadın kürtaj kararını tek başına veremiyor. Yeni TMK’da aile içi kararın ortak alınması hükmü var. Bu durumda eğer kadın istiyor ve eşi kürtaja izin vermiyorsa, Aile Mahkemesi de denenebilir. Ancak başarılı olur mu? Bilemem. Sadece denenebilir, diyorum. Kadın eşin izni olmadan kürtaj yaptırırsa, eşi kusurlu davranıştan kendisine dava açabilir. Bu tür davalarda tazminat cezası ile sonuçlanır.”

Yorumlar

  1. Yasemin'cim bu acil düzeltilmesi gereken konuya değindiğin ve konuyu kanun maddeleriyle açıkladığın için teşekkürler. Benim düşüncelerime gelince:

    Yeni TCK'da ilgili konu düzeltilmişken, 30 sene önceki kuralları uygulayan hukuk adamlarını, toplumda kadının kürtaj dahil hemen her konuda erkekten izin almaya zorlayan zihniyeti, ayrıca doğum kontrol yöntemlerini bilmesine rağmen işine gelmediği için uygulamayan kadın-erkek tüm bilinçsiz kişileri kınıyorum.

    YanıtlaSil
  2. canım saol evet doğum kontrolü de ayrı bir yazı konusu evet evet en iyisi sonraki yazı konum bu olsun :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUTLU VE BAŞARILI BİR OKUL HAYATI MÜMKÜN

14 yıldır devlet okulları ve özel okullarda, eğitim sisteminin müfredat çıkmazına kendini kaptırmadan yepyeni çözümler getirebilmiş cesur bir eğitimci Filiz Yıldırım... Farklı ve “verimli” bir eğitim sistemi oluşturan ve bunu sadece okul öğretimine değil hayatın kendisine uyarlayan bir ekol adeta... Kendisi ile eğitim sistemini ve anne-babaların çocuklarına nasıl yaklaşması gerektiğini konuştuk. - Uzun yıllar devlet lisesi, özel okul ve dershane gibi çeşitli eğitim kurumlarında eğitimcilik yaptınız. Bu süreçte, eğitim sisteminde ve kullanılan yöntemlerde ne gibi eksik ve yanlışlara tanık oldunuz? Belli cümleler var. Ezber cümleler... Onların üzerinden gideyim. Birincisi ve en büyük yanlış: “Her çocuk aynı şekilde öğrenir!” Yani öğretmen; “Zeki çocuk vardır, zekası geri çocuk vardır. Bir öğretmen dersi işler, konuyu kendi yöntemleri ile anlatır. Zeki olan anlar ve sınavdan 100 alır ama diğer öğrenci kadar zeki olmayanlar düşük puan alır. Düşük not alanların daha çok çalışması lazım”

ÇOCUĞUNUZA MATEMATİĞİ SEVDİRİN

Matematik sadece çocukların değil, biz yetişkinlerin de çoğunun sevemediği ya da zor bulduğu bir kavram. Okul yaşamında da en çok sıkıntı yaratan derslerin başında geliyor. Bu önemli ama bir o kadar zor konuya çocuğunuzu okul öncesi hatta bebeklik döneminden itibaren hazırlamanız ve matematiği sevmesinde pay sahibi olmanız mümkün. Okul öncesi dönemde matematik kavramının nasıl geliştiğini, alıştırma ve oyunları ve kaynak olarak kullanabiliceğiniz kitapları bu yazıda bulabilirsiniz. OKUL ÖNCESİ ÇOCUĞU VE MATEMATİK Çocuğun matematik kavramını nasıl algıladığı, matematik kavramının ne zamandan itibaren öğrenilmeye başladığı ve matematik zekâsının gelişimi için sağlanabilecek destekler hakkında bilgileri Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anahilim Dalı’ndan Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Neslihan Avcı ve Hale Dere veriyor.. Matematikle tanışma doğumla başlamaktadır. Bebeklikte nesne devamlılığının kazanılmaya ve basit düzeyde neden-sonuç ilişkiler

ANNE OĞUL İLİŞKİSİNİ DENGELEMEK ÖNEMLİ

Annesinin eşinden ve kayınvalidesinden yakınmalarını çoğu kadın yıllar boyu dinlemiş, hatta dinlemekle kalmamış gözlemiştir. Sonra, kendisi evlenip çoluk çocuğa karışınca, çoğu kez bu yakınmalar daha doğrusu erkek egemen kültürün öğrettikleri, dayatmaları, ilkellikleri kendi hayatlarımızda gerçek olmuştur. Yani çoğumuz kocamızın ve kayınvalidemizin kadını ezen, kadını ikinci cins gören davranışlarına maruz kalmaktayız. Peki, bu kısır döngüyü kırmanın sadece ve de sadece sizin elinizde olduğunu biliyor musunuz? Bir kadın ve bir anne olarak “kraldan kralcı olmanın” lüzumu yok! Gelin erkek ve kız çocuklarımızı önce insan olarak yetiştirelim, erkek çocuklara “Sen kızdan üstünsün” demeyelim, davranışlarımızla... Ya da kız çocuğumuza ”Sen erkek kardeşinden aşağısın" demeyelim davranışlarımızla... Bizim gelinlerimiz eşlerinden ve kayınvalidelerinden sadece mutluluk ve özgürlük tadar olsunlar. Bunun için de de erkek çocuğunuza da tıpkı kız çocuğunuza rahatlıkla söylediğiniz gibi, “Hadi