Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

RAHMİ KOÇ MÜZESİ

İstanbul'da yaşıyor ve çocuğunuzla tüm günü dopdolu ve eğlenceli olduğu kadar verimli geçirmek isterseniz Haliç kıyısında tüm zamanları içinde barındıran bu harika müzeyi mutlaka ziyaret edin. Sadece çocuklar için değil özellikle arabalar, uçaklar, tekneler, trenler ve makinelerden hoşlanıyorsanız sizin için de bambaşka bir macera vadediyor Rahmi Koç Müzesi. Fotoğraf çekmek için de olağanüstü zengin görsel yapısıyla harika kareler için bulunmaz fırsat olan mekanda hem atıştırmalık iki büfe hem de bir restoran bulunuyor. Havalar güzelken tekne turu, bilim müzesinde birbirinden eğlenceli aktiviteler... Fenerbahçe vapurunda oyuncak dünyasına bir yolculuk, bebek evleriyle girilen masal alemi... Nostaljik Tren turu da çocukların favorilerinden.  Rahmi Koç Müzesi ayrıca bir de denizaltı barındırıyor. Çok eğlenceli değil mi :)

ÇOCUĞUNUZA MATEMATİĞİ SEVDİRİN

Matematik sadece çocukların değil, biz yetişkinlerin de çoğunun sevemediği ya da zor bulduğu bir kavram. Okul yaşamında da en çok sıkıntı yaratan derslerin başında geliyor. Bu önemli ama bir o kadar zor konuya çocuğunuzu okul öncesi hatta bebeklik döneminden itibaren hazırlamanız ve matematiği sevmesinde pay sahibi olmanız mümkün. Okul öncesi dönemde matematik kavramının nasıl geliştiğini, alıştırma ve oyunları ve kaynak olarak kullanabiliceğiniz kitapları bu yazıda bulabilirsiniz. OKUL ÖNCESİ ÇOCUĞU VE MATEMATİK Çocuğun matematik kavramını nasıl algıladığı, matematik kavramının ne zamandan itibaren öğrenilmeye başladığı ve matematik zekâsının gelişimi için sağlanabilecek destekler hakkında bilgileri Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anahilim Dalı’ndan Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Neslihan Avcı ve Hale Dere veriyor.. Matematikle tanışma doğumla başlamaktadır. Bebeklikte nesne devamlılığının kazanılmaya ve basit düzeyde neden-sonuç ilişkiler

EVLİLİK İŞ YAŞAMINI BİTİRMESİN

Türkiye’de kadınların çoğu evlendikten sonra çalışmıyor. Çoğu zaman aile ve eş baskısından kaynaklanan bu tablonun bir yüzü daha var. Baskı sonucu çalışmayan kadınlara karşılık, bunu tamamen kendi tercih edenlerin sayısı hiç de az değil. Çalışmak ya da çalışmamak evlendikten sonra kadının isteğine bağlı. Yani biz kadınlar her ne kadar “eşitiz, hürüz ve çalışabiliriz” desek de sanki örtülü bir ataerkillik gizli içimizde. Hiç de azımsanmayacak sayıda örnek gösteriyor ki, bazı kadınlar evliliği çalışma hayatına bir veda olarak görüyorlar. Hele ki eşleri maddi olarak güçlüyse... Evet kadınız, güçlüyüz, anneyiz, şefkatliyiz, başarılıyız ve her şeyi yapabiliriz... Ancak istatistikler gösteriyor ki, Türkiye’de kadınların çoğu (yüzde 70’i) evlendikten ve çocuğu olduktan sonra çalışmıyor. Kocanın “Ben sana bakarım” mantığının dışında bu tercihi kendi özgür iradesi ile yapanlar da var. Ama neden? 100 yetişkin kadının 80’i iş gücünün dışında. Peki burada topu sadece erkeklere atmak ne kadar

ANNE OĞUL İLİŞKİSİNİ DENGELEMEK ÖNEMLİ

Annesinin eşinden ve kayınvalidesinden yakınmalarını çoğu kadın yıllar boyu dinlemiş, hatta dinlemekle kalmamış gözlemiştir. Sonra, kendisi evlenip çoluk çocuğa karışınca, çoğu kez bu yakınmalar daha doğrusu erkek egemen kültürün öğrettikleri, dayatmaları, ilkellikleri kendi hayatlarımızda gerçek olmuştur. Yani çoğumuz kocamızın ve kayınvalidemizin kadını ezen, kadını ikinci cins gören davranışlarına maruz kalmaktayız. Peki, bu kısır döngüyü kırmanın sadece ve de sadece sizin elinizde olduğunu biliyor musunuz? Bir kadın ve bir anne olarak “kraldan kralcı olmanın” lüzumu yok! Gelin erkek ve kız çocuklarımızı önce insan olarak yetiştirelim, erkek çocuklara “Sen kızdan üstünsün” demeyelim, davranışlarımızla... Ya da kız çocuğumuza ”Sen erkek kardeşinden aşağısın" demeyelim davranışlarımızla... Bizim gelinlerimiz eşlerinden ve kayınvalidelerinden sadece mutluluk ve özgürlük tadar olsunlar. Bunun için de de erkek çocuğunuza da tıpkı kız çocuğunuza rahatlıkla söylediğiniz gibi, “Hadi

ANNE-KIZ İLİŞKİSİ NASIL DENGELENMELİ?

Anne olmadan çok uzun zaman önce üzerinde çalıştığım konulardan biri anne-kız ve anne-oğul ilişkilerini dengelemek için ayrıca nelere dikkat edilmesi gerektiği idi. Anne olduktan hele de kız annesi olduktan sonra bu yazının kıymetini daha da çok anladım. İşin aslı annenin kız ve erkek çocuk arasında farklı dengelerde hareket etmesi gerektiği üzerine kurulu. Uzman Klinik Psikolog Virna Gülzari’den bu konu hakkında şu bilgileri aldım. Anne-kız ilişkisi sanılanın aksine hiç de kolay değildir. Aynı cinsin bu yakın ilişkisi taklit, çatışma ve kabul edilmesi zor da olsa zaman zaman kıskançlıklarla sürer gider.  Yakın ilişkiler özellikle aile içi ilişkilerde çatışmaların olması son derece normaldir. Çatışmaların varlığı tarafların ya da aradaki ilişkinin kötü olduğu anlamına gelmez. Ama çatışmaları sineye çekip değişime ve anlayışa yönelik yeni davranışlar geliştirilmezse, çok daha zor süreçlere girilir. İlişkilerde süregelen bir çatışma varsa, önce hatalı tutum ve davranışların ne olduğunu

EMZİREN ANNENİN HASTALIKLA İMTİHANI

Lohusalık döneminde hem Yaren hem de ben çokça hastalandık. Ama hastalıklardan emzirdiğim için çok daha kolay kurtulduk. Bebeğin bakımı, ev işleri, stres faktörleri derken sarsılan annenin ağır hastalık zamanlarında emzirmesinin mümkün olamayacağına dair bazı hurafeler de doldu zaman zaman kulağıma. Gribin bebeğe geçer, emzirirsen bünyen zayıf düşer vb. parlak fikirler emzirmeye gönüllü olan yüreciğime dokundu zaman zaman. Anneyi bir an önce emzirme hayatından çekip kurtarmayı amaç edinmiş aile büyükleri ve yakın çevreye karşı motive edecek bir yazı hazırlamak şart oldu artık. Bebeğini emzirmek isteyen her anne emzirebilir. Çok nadir görülen fiziki sorunlar dışında bu mümkün. O kadar ki HIV virusu taşıyan annelerin bile bebeklerini emzirmelerinde bir sakınca olmadığını gösteren araştırmalar var ortada. Yani emziren annenin bebeğini memeden kesmesini gerektirecek ya da emzirmeye dönemsel bir ara vermesine neden olacak enfeksiyon ve ilaç kullanımı sayıyla gösterilecek kadar az. Antib

“ANNELER VE ÇOCUKLAR” ATÖLYESİ

11 ve 12 Mayıs 2013 tarihlerinde Anneler Günü’ne özel  olarak gerçekleşecek olan ücretsiz “Anneler ve Çocuklar” atölyesi Pera Müzesi'nde. Anneler çocuklarıyla birlikte çuval bezi üzerine birbirlerinin profilden portre çizimlerini yaparak kağıtlardan kolajlar oluşturacaklar. Ayrıca çocuklar annelerine farklı malzemelerle özel kutlama kartları tasarlayacaklar. Diğer taraftan anneler, 8 Mayıs 2013 Çarşamba günü ziyarete açılacak “Manolo Valdés Resimler ve Heykeller” sergisinin yanı sıra “Kesişen Dünyalar: Elçiler ve Ressamlar”, “Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri” ile “Kütahya Çini ve Seramikleri” koleksiyon sergilerini de ücretsiz olarak gezebilecek. Detaylı bilgi almak ve rezervasyon yaptırmak için 0 212 334 99 00 (Dahili: 4) no.lu telefonu arayabilirsiniz ya da egitim@peramuzesi.org.tr adresine mail gönderebilirsiniz. Tarih: 11 ve 12 Mayıs 2013 Yaş Grubu: 4-12 yaş Saat: 14.00-16.00

HERKESİN HAKKINDA BİR FİKRİ OLAN SANAT DALI: ANNELİK

Anne olduğum ilk andan bugüne adeta kendimi bir savaşçı gibi hissediyorum. Kılıcım bilgim, miğferim sabrım oluyor... Yalnız kızımı korumak, sağlıkli ve mutlu büyümesi için yaptıklarım değil, kendi doğrularımı hayata geçirmek için çevreme karşı yürüttüğüm savaş sanırım en yorucu olanı. Başta yakın çevre olmak üzere herkes bebeğinizin bakımı hakkında sizin kafanızı karıştıracak ve sizi endişeden endişe gark edecek "değerli fikirleri"yle bildiklerinizi yok sayıyorlar. Nedense bebek bakımı konusunda herkes kendini profesör ilan etmiş. Üstelik bilgilerin çoğu batıl ya da yanlış. AMAN ÜŞÜMESİN Bizim toplumun en önde gelen olmazsa olmaz kuralı "aman üşümesin". Sokakta güneşin altında yüzlerce bebek görüyorum kat kat giydirilmekten yüzleri kıpkırmızı kesilmiş. "Ah yazık onlara" diye geçirirken içimden bir teyzenin bana "çocuk üşür" demesiyle beynim karıncalanıyor adeta. Nasıl üşür bir çocuk biz kısa kolluyla gezerken? Ayrı bir organizm