Her anne, hamileliği boyunca bebeğini kucağına almak için sabırsızlanır. Hatta kimine göre geçmez o sağa sola dönülen geceler. İşte o bekleyişin epeyce başında, öyle pat diye, aniden, plansız, kat kat endişelerle doğuma gitmektir prematüre annesi olmak.
Bebeğini 35 haftalık dünyaya getiren bir anne olarak elbette şanslıydım. Daha erken doğan bebekleri düşünürsek... Ancak doğar doğmaz kollarıma alamamak, canından can olan en değerli varlığına dokunamamak ve emzirememek olsa olsa kabus olmalıydı.
Yoğun bakım ünitesinin ne menem bir dünya olduğunu en çok prematüre anneleri bilir. Bazen günler, bazen haftalar, hatta aylar süren bekleyişlerin sonunda bebeklerini evlerine götürebilen anneler... Her gün günde iki kere kapısında sıra bekleyen, sağdığı sütünü yavrusuna getiren anneler... Başka bir anne bebeğini görebilsin diye yavrusuyla buluşmasını erken bitirmek zorunda kalan anneler... "Bugün bebeğine dokunabilirsin" dendiğinde yüreği göğsüne sığmayan anneler...
BU BİR SABIR DERSİ OLMALI!
Erken doğum benim ve tecrübe eden annelerin sabırlarını sınamaları için en büyük ders sanırım. Sizin dokunamadığınız bebeğinize bir başkasının dokunması, onu beslemesi, siz sancılar içinde sağdığınız iki damla sütü bebeğinize taşırken size "Bu kadarcık mı?" denmesi, emzirirken o küçücük bedenle yalnız kaldığınızdaki çaresizlik ve tarif edilmez mutluluğun sadece dakikalara sığması... Emzirme alıştırmaları... İlaçlardan halsiz düşen bebeği emzirmenin ne kadar maharet gerektirdiğini anlamak...
Prematüre bir bebek annesi olarak bebeğinin sağlığı için daha çok endişelenerek başlayan bir hikayenin içinde buldum kendimi. Bebeğini çevreden, hatta kendimden bile sakınmak zorundaydım. Bu durumun psikolojik yükü ise oldukça ağırdı.
Prematüre annesi olmak; bebeği ile arasında cam bir kuvözün, ilaç kokusunun, hortumların, sterilizörlerin, bip seslerinin, dakikaların, hemşirelerin ve daha pek çok engelin olduğunu görmek, ancak bütün bunlara ses çıkaramamaktır.
Bu zor süreçte gözlemlediğim yanlışların başında, erken doğum yapan annelerin bebeklerini emzirememesi ve bu konuda gerekli desteğin annelere sağlanmaması geliyor. Yurt dışında pek çok hastanede uygulanan anne kucağında kanguru bakımı da genellikle ülkemizde uygulanmıyor. Bu konuyu kendi doğum yaptığım hastanenin yenidoğan yoğum bakım servisinde dile getirdiğimde gördüğüm tepki ise beni oldukça şaşırtmıştı. Oysa, normalden daha da büyük endişeler yaşayan prematüre annelerinin bebek bakımı, emzirme gibi konularda güven verilerek desteklenmesi hayati önem taşıyor.
Kanguru bakımı hakkında bilincin artması, belki ülkemizdeki hastanelerin yenidoğan ünitelerinde de bu yöntemin uygulanmasına vesile olur.
canım, çoğu anne, kimsenin anlamadığı destek olmadığı bir dönemi ne yazık ki az çok yaşıyo.. vicdan sahibi olmak için anne olmaya gerek yok halbuki.
YanıtlaSilÇok doğru vicdan sahibi olmak için insan olmak gerek. Empati denen meziyet anne olmaktan da önde gelmeli tabii.
YanıtlaSil