Anne
olduğum ilk andan bugüne adeta kendimi bir savaşçı gibi hissediyorum.
Kılıcım bilgim, miğferim sabrım oluyor... Yalnız kızımı korumak,
sağlıkli ve mutlu büyümesi için yaptıklarım değil, kendi doğrularımı
hayata geçirmek için çevreme karşı yürüttüğüm savaş sanırım en yorucu
olanı.
Başta yakın çevre olmak üzere herkes bebeğinizin bakımı hakkında sizin kafanızı karıştıracak ve sizi endişeden endişe gark edecek "değerli fikirleri"yle bildiklerinizi yok sayıyorlar. Nedense bebek bakımı konusunda herkes kendini profesör ilan etmiş. Üstelik bilgilerin çoğu batıl ya da yanlış.
AMAN ÜŞÜMESİN
Bizim toplumun en önde gelen olmazsa olmaz kuralı "aman üşümesin". Sokakta güneşin altında yüzlerce bebek görüyorum kat kat giydirilmekten yüzleri kıpkırmızı kesilmiş. "Ah yazık onlara" diye geçirirken içimden bir teyzenin bana "çocuk üşür" demesiyle beynim karıncalanıyor adeta. Nasıl üşür bir çocuk biz kısa kolluyla gezerken? Ayrı bir organizma mı bu çocuk? Ya da ben neciyim? Üşüse giydiririm elbet. "Ah elleri soğumuş" da gelen taaruzun ikinci adımı oluverir. Oysa ter içinde kalan bir insanın elleri de buz gibi olabilir. Ki buz filan yok ortada! Güneşten adeta kaçan bir milletin üşümekle ilgili imtihanı en çok anneleri sersemletiyor sanırım.
Zaten bütün hastalıklar da hep üşütmekten oluyor. Bilim dünyası yıllardır virüstü, bakteriydi boşuna kafa yoruyorlar...
DOYMUYOR MU NE?
Kendi annem başta olmak üzere Türk kadının ortak derdi emziren annenin sütünün yeterli olmadığı tezini ortaya savurmaktır. Emziren kadının içindeki durumu hiç düşünmeden sürekli sütünün yetmediğini, çocuğun aç olduğu için ağladığını söyleyerek annenin kendine olan güvenini dibe çekerek onu bir an önce pirinç unuyla tanıştırma telaşı sarar ortalığı. Yapılan araştırmalar bu türden olumsuz baskı yapan kadınların emziren annenin rüyalarında genellikle kurban olduklarını ortaya koymuştur.:)
ÇOK ZAYIF BU ÇOCUK!
Yaren büyüme eğrisinde her zaman oldukça sağlıklı bir noktada görünüyor. Doktorumuz da böyle söylüyor. Yani bir sorunumuz yok. Ama bana bile "acaba" dedirten eleştirilerin başında geliyor bu kilo konusu. Komşu teyzeler adeta yüzünüze bir tokat gibi inen şu cümleyi kurduğunda tüm bilginiz atmosfere karışıp gidiyor adeta: "Çok zayıf bu çocuk". "Yoo değil, öyle mi yoksa, zayıf mı, yok canım. değil, zayıf mı yoksa, ama doktor, evet biraz zayf mı ne, aaa evet zayıfmış ben farketmemiş miyim, nasıl farketmem ki, nasıl, ühüüüüü ühüüüü....." Ve işte oldunuz. İstenilen noktaya geldiniz. Sonunda başardılar. Sizi en "zayıf" yerinizden çattadanak vurdular. Teslim olmayın. Çünkü o teyzeye göre çocuk dediğin 7/24 yemek yemelidir. Önünden önlük, ağızından mama eksik edilmemelidir. Hatta uyurken bile sürekli ağzına bir şeyler tıkıştırılmalıdır. Çocuk açlık hissiyle hiç tanışmamalı, tanısa bile tanımazdan gelmelidir. Tartıya çıkarken bir heybeti olmalı, kolları vücudundan çoook uzakta durmalıdır. Bastı mı ses getirmeli, vurdu mu indirmelidir! Biri ağzına bir şey alsa ağlamalı, lokmaları havada kapmalıdır.
Biliyorum ki bu meşakketli yolada gün ve gün önüme daha nice teyzeler, komşu ablalar, yürüyen kontrollör amcalar, bebeği bulduğunda ağzına abur cubur tıkıştıran kötü ruhlu park kaçkınları çıkacak. Ama yılmak yok. İnançla ve bilgiyle yola devam...
Başta yakın çevre olmak üzere herkes bebeğinizin bakımı hakkında sizin kafanızı karıştıracak ve sizi endişeden endişe gark edecek "değerli fikirleri"yle bildiklerinizi yok sayıyorlar. Nedense bebek bakımı konusunda herkes kendini profesör ilan etmiş. Üstelik bilgilerin çoğu batıl ya da yanlış.
AMAN ÜŞÜMESİN
Bizim toplumun en önde gelen olmazsa olmaz kuralı "aman üşümesin". Sokakta güneşin altında yüzlerce bebek görüyorum kat kat giydirilmekten yüzleri kıpkırmızı kesilmiş. "Ah yazık onlara" diye geçirirken içimden bir teyzenin bana "çocuk üşür" demesiyle beynim karıncalanıyor adeta. Nasıl üşür bir çocuk biz kısa kolluyla gezerken? Ayrı bir organizma mı bu çocuk? Ya da ben neciyim? Üşüse giydiririm elbet. "Ah elleri soğumuş" da gelen taaruzun ikinci adımı oluverir. Oysa ter içinde kalan bir insanın elleri de buz gibi olabilir. Ki buz filan yok ortada! Güneşten adeta kaçan bir milletin üşümekle ilgili imtihanı en çok anneleri sersemletiyor sanırım.
Zaten bütün hastalıklar da hep üşütmekten oluyor. Bilim dünyası yıllardır virüstü, bakteriydi boşuna kafa yoruyorlar...
DOYMUYOR MU NE?
Kendi annem başta olmak üzere Türk kadının ortak derdi emziren annenin sütünün yeterli olmadığı tezini ortaya savurmaktır. Emziren kadının içindeki durumu hiç düşünmeden sürekli sütünün yetmediğini, çocuğun aç olduğu için ağladığını söyleyerek annenin kendine olan güvenini dibe çekerek onu bir an önce pirinç unuyla tanıştırma telaşı sarar ortalığı. Yapılan araştırmalar bu türden olumsuz baskı yapan kadınların emziren annenin rüyalarında genellikle kurban olduklarını ortaya koymuştur.:)
ÇOK ZAYIF BU ÇOCUK!
Yaren büyüme eğrisinde her zaman oldukça sağlıklı bir noktada görünüyor. Doktorumuz da böyle söylüyor. Yani bir sorunumuz yok. Ama bana bile "acaba" dedirten eleştirilerin başında geliyor bu kilo konusu. Komşu teyzeler adeta yüzünüze bir tokat gibi inen şu cümleyi kurduğunda tüm bilginiz atmosfere karışıp gidiyor adeta: "Çok zayıf bu çocuk". "Yoo değil, öyle mi yoksa, zayıf mı, yok canım. değil, zayıf mı yoksa, ama doktor, evet biraz zayf mı ne, aaa evet zayıfmış ben farketmemiş miyim, nasıl farketmem ki, nasıl, ühüüüüü ühüüüü....." Ve işte oldunuz. İstenilen noktaya geldiniz. Sonunda başardılar. Sizi en "zayıf" yerinizden çattadanak vurdular. Teslim olmayın. Çünkü o teyzeye göre çocuk dediğin 7/24 yemek yemelidir. Önünden önlük, ağızından mama eksik edilmemelidir. Hatta uyurken bile sürekli ağzına bir şeyler tıkıştırılmalıdır. Çocuk açlık hissiyle hiç tanışmamalı, tanısa bile tanımazdan gelmelidir. Tartıya çıkarken bir heybeti olmalı, kolları vücudundan çoook uzakta durmalıdır. Bastı mı ses getirmeli, vurdu mu indirmelidir! Biri ağzına bir şey alsa ağlamalı, lokmaları havada kapmalıdır.
Biliyorum ki bu meşakketli yolada gün ve gün önüme daha nice teyzeler, komşu ablalar, yürüyen kontrollör amcalar, bebeği bulduğunda ağzına abur cubur tıkıştıran kötü ruhlu park kaçkınları çıkacak. Ama yılmak yok. İnançla ve bilgiyle yola devam...
Valla benim de şu kısa deneyimimde en çok sinirimi bozan konu üşütme oldu. "Kuşun kanadından bile üşür" lafını hayatım boyunca duymak istemiyorum.
YanıtlaSilya evet gerçekten takıntılı olunan bir konu :) kurdeşen döken çocuklar diye bir roman yazmayı planlıyorum...
SilAaah ah Kozmik Cadı, yarama bastınız, ben de çok çektim çevreden, çok bilmiş cahillerden.
YanıtlaSilYok zayıf, yok memeyi kes, yok bilmem ne... Pes etmedim 21 ayına kadar emzirdim, çocuğumu dinledim, kendi iç sesimi dinledim, bildiğimi yaptım. Hurafelere, çok bilen! ama çocuğunu ne kadar iyi yetiştiremediğini gördüğüm insanları kaale almadım. Ama çok sinir bozdular o ayrı.
Ben annelere bol sabır diliyorum. Sadece kendilerini ve çocuklarını dinlemelerini tavsiye ediyorum...
Çok haklısınız gerçekten aneinin kendini ve çocuğunu dinlemesi çok önemli. hepimize sabır diliyorum.
Sil