Ana içeriğe atla

RUH SAĞLIĞI POLİTİKASI GELİŞTİRMEK MÜMKÜN MÜ?


“Destekleyici ailelerden gelen ve çocuk dostu okullarda okuyan çocukların okul başarıları daha yüksek” diyen Harvard Üniversitesi Boston Çocuk Hastanesi’nden Prof. Dr. Kerim Munir okullu çocukların ruh sağlığı ile ilgili çok önemli bilgiler verdi.

- “Ruh Sağlığı Politikası Geliştirmede Okulların Rolü” başlıklı çalışmanızda ne gibi önerilerde bulundunuz? Başarı odaklı sistemde eğitimciler ve anne babalar çocuklarının ruh sağlıklarını korumak için neler yapabilirler?
Nüfusumuzun yaklaşık yüzde 38’inı 0-18 yaş arası çocuk ve ergenlerden oluşmaktadır. Bu nedenle, “Okul Ruh Sağlığı Politikası” kapsamında çocuk ve ergen ruh sağlığı alanına özgü konuların da yer alması Türkiye için önemlidir. Çocukluk (0-11 yaş) ve ergenlik (12-18 yaş), gelişimsel özellikler ve gereksinimler bakımından farklı yaş dönemlerini kapsar.
(0-1 yaş, 2-3 yaş, 4-6 yaş, 7-11 yaş ve 12-18 yaş). Niteliksel olarak farklı özellikleri olan belirli yaş dönemlerindeki çocuk ve ergenlerin hem diğer yaş dönemlerindeki çocuk ve ergenlerden hem de erişkinlerden farklı psikolojik gereksinimleri vardır. Bu nedenle nüfusun yarıya yakınını oluşturan bu kesime yönelik geliştirilecek ruh sağlığı politikalarının
farklı olması gerekir. Ulusal, çağdaş, somut, uygulanabilir ve sürekliliği olan bir politika geliştirilmesi sağlanmalıdır.

OKULUN ÇOCUĞUN HAYATINDAKİ ROLÜ
Çocukların günlük yaşamlarının büyük bir çoğunluğunu geçirdikleri okullar, çocukların zihinsel ve sosyal becerilerinin gelişiminde önemli rol oynayan ortamlardır. Okullar aynı zamanda, ana babaların, çocuklarının gelişimi hakkında bilgi ve destek aldıkları en önemli birimlerdir. Yaşam sürecinde, ana-babaların yanı sıra okullardaki personel, özellikle de öğretmenler, çocukların yaşamlarında çok önemli yer tutar. Okullar, sadece çocukları eğitmek, onlara belirli bilgi ve beceriler öğretmekle kalmazlar, aynı zamanda onların fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı bir biçimde gelişmelerine yardımcı olacak ortamlar da yaratırlar. Öğretmenler çocuklarla daha fazla zaman geçirdiklerinden, onların ihtiyaçlarını herkesten daha iyi bilir ve çocuklara yardım edebilirler. Öğretmenlerin yardımıyla daha farklı düzeyde psikolojik yardıma ihtiyacı olan çocuklar belirlenerek, çocuğun anne ve babasına yardım kaynakları hakkında bilgi verilebilirler.

Ruh sağlığı hizmetleri toplumlarda genelde tabu olarak görülür ve damgalamalardan uzak durmak amacıyla bireyler psikolojik destek almak istemeyebilirler. Okullar ruh sağlığına ilişkin konuların normalleştirilmesinde önemli bir işleve sahiptir. Okullar aracılığı ile öğrenciler, anne ve babalar okul çevresindeki bireyler olmak üzere toplumun geniş bir kesimine ulaşabilme olanağı vardır.

EĞİTİM VERİRKEN...
Eğitimde ruh sağlığını destekleyen noktaların neler olduğuna bakıldığında akademik başarı ve sağlıklı bilişsel, sosyal, duygusal gelişim ve baş etme gücünü destekleme, gelişimi ve başarıyı engelleyen değişkenlere müdahale, öğrenciler, aileler ve okul çalışanlarına sosyal ve duygusal destek sağlama boyutlarının olduğu anlaşılır. Öğrenciye yönelik hizmetlerin kapsamı okula uyum, öğrenme ve dikkat sorunları, kişiler arası sorunlar, ihmal ve istismar, stres yaratan koşullar gibi eğitsel, psiko-sosyal sorunlarla ilgilenmek, sosyal becerileri, sorumluluğu, öz yönetimi, sağlığı korumayı öğretmek, yaratıcılığı ortaya çıkartmak gibi sağlıklı gelişimi desteklemek olarak özetlenebilir. Eğitim sisteminde bu hizmetlerin bazıları temel önleme, iyilik halini arttırma, okul ortamını iyileştirme, gelişimsel psikolojik danışma ve rehberlik etkinlikleri, değişim ve izleme programları gibi doğrudan gerçekleştirilebilir. Ruh sağlığı ile ilgilenen meslek alanları bu konuda yaşanabilecek sorunları önleme konusunda çabalarda bulunurlar. Önleme çalışmaları eğitim sistemlerinde de gerçekleştirilmekte, diğer kurumlarla iş birliği yaparak en etkili sonuçlara ulaşılabilmektedir.

REHBERLİK HİZMETLERİ ETKİN HALE GETİRİLMELİ!
Okul ruh sağlığı politikasının geliştirilmesi sürecinde okul ve dershanelerde psikolojik danışma ve rehberlik hizmeti etkin hale getirilmeli bu alanlarda çalışacak meslek insanlarının eğitimleri desteklenmelidir. Okullarda psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin ihtiyaçları karşılayacak oranda niceliksel ve niteliksel olarak yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Sivil Toplum Kuruluşları'nın çocuk ve gençlere yönelik olarak yaşam alanları ve boş zamanların geçirilebileceği uğraşı alanlarını oluşturması özendirilmeli ve desteklenmelidir. Okullarda ruh sağlığını tehdit eden etkenler saptanmalı ve bu konuda koruyucu yaklaşımlar geliştirilmelidir. Okul öncesi eğitim kurumlarında ruh sağlığı mesleklerinin eğitimini veren üniversite bölümlerinin öğrencilerinin gönüllülük esasında veya yarı zamanlı olarak çalışabilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Çocuklara yönelik kitap, dergi gibi yayınlar, bilgisayar oyunları ve diğer oyun malzemelerinin toplu üretim öncesinde çocuk ruh sağlığı meslek uzmanları tarafından çocukların ruh sağlığı ve gelişimlerine uygunluğu yönünden denetimden geçirilmesini sağlayacak bir düzenlemeye gidilmelidir.

Çocukların eğitimi direkt ve dolaylı yollardan gerçekleşir; anne baba çocuğun evdeki öğretmenleridir, okulda öğretmen tarafından kazandırılacak olumlu bir davranışın evde anne-baba tarafından kolaylıkla bozulabilmesi söz konusudur. Bu nedenle de günümüzün öğretmenleri, öğrencilerin evdeki öğretmenleri olarak velilerin önemini anlamış durumdadır. Anne-babaların, üzerinde durduğu en önemli konulardan biri, çocuklarının iyi bir eğitim alıp alamayacağıdır. Bu açıdan anne-babaların, çocuklarının eğitim yaşantılarını nasıl destekleyecekleri önem kazanır. Anne-babalar çocuklarının okul dışındaki öğretmenleridir. Bu nedenle de öğretmenler, anne-babaların çocuklarına okul dışında yaptıkları eğitim uygulamalarının doğruluğundan kaygı duyarlar. Öğretmenler; ‘Öğrenci ne tür bir eğitim ortamında yaşıyor? Aileler çocukların ödevlerini yapmalarına ne tür yardım sağlıyorlar? Aileler, okulu ve öğretmenleri eleştiriyorlar mı? Çocuklarının okul ve derslerle ilgili sorunlarını önemseyip ilgileniyorlar mı?’ gibi sorulara yanıt ararlar. Anne-baba ve öğretmenler, çocuklara elverişli bir öğrenme ortamı yaratabilmek için ortak bir çaba göstermelidir. Çocuğun evde oluşan ilk öğrenme deneyimleri, okuldaki öğrenme girişimlerine destek sağlayarak, öğretmenin sınıf içi uygulamalardaki başarı şansını yükseltir. Bu yüzden öğretmenlerin çocuğun aile ortamlarını iyi değerlendirmeleri ve onun daha
iyi eğitimine olanak hazırlamak amacıyla aile sorumlularıyla iletişim kurmaları önemlidir.

AİLENİN BAKIM, ŞEFKAT VE KORUMASI OKUL BAŞARISININ YÜKSELMESİNDE ETKİLİ...
Öğrencinin okul başarısı üzerinde aile faktörünün oynadığı rolü konu alan çalışmada ulaşılan sonuçları şu şekilde özetlemek mümkündür: Eğitim açısından destekleyici bir tutum içinde bulunan ailelerden gelen çocukların okul başarıları daha yüksektir. Aile bakım, şefkat ve korumasının okul başarısının yükselmesinde önemli bir faktör olduğu anlaşılmaktadır. Koruyucu aile yanında kalan çocukların bile, uygun şefkat ve kurumu sağlandığı takdirde başarılarının yükseldiği görülmüştür. Okul ile ortak program üzerinde görüş birliği içinde düzenli iletişim içinde bulunan, bu ortak anlayış içinde çocuğuna eğitim desteği sağlayan velilerin çocuklarının okul başarılarının daha da yüksek olduğu anlaşılmaktadır.

Bu sonuçların ışığında şu öneriler yapılabilir: Okulun izlediği eğitim yaklaşımları, öğrenciye uygulanan sınıf içi öğretim etkinlikleri konusunda velilerle iletişim kurulmalı, ayrıca, okul-aile yardımlaşması ve bu çerçevede çocuğun eğitimi konusunda etkin işbirliğinin sağlanabilmesi amacıyla veliler eğitilmelidir. Öğrencilerin uyum, gelişim problemleri, ilgi, ihtiyaç ve yetenekleri konusunda veliler bilgilendirilmelidir. Velilerin öğrencinin okul başarısına yapabilecekleri olumlu katkıdan azami ölçüde yararlanabilmelerini sağlayabilmek amacıyla, okula bakış açıları olumsuzdan olumluya dönüştürülürken, okula farklı kaynaklardan para temin edilmeli, bu ilişkiler çerçevesinde velilerden para alınması söz konusu olmamalıdır.


“ÇOCUK DOSTU OKUL”
- Okul hayatında hem başarı hem mutluluk mümkün müdür, yoksa bir ütopya mıdır?
Okul yaşamında hem başarı hem de mutlu olmak olanaklıdır. Burada önemli olan okulların çocukların ihtiyaçlarına göre düzenlenip düzenlenmediğidir. Okullar çocuğu geleceğe ve yaşama hazırlamanın ötesinde yaşamın kendisi olmak durumundadır. Bu konuda son yıllarda UNICEF'in “Çocuk Dostu Okul” çalışmaları güzel bir örnektir. Çocuk dostu okul çalışmalarında da ele alınan ölçütler çerçevesinde düzenlenen okulların öğrencilerin tüm yönleri ile gelişimlerine katkıda bulunabileceğini düşünüyorum. Bu tür okullarda öğrencinin hem başarısı hem de mutluluğu bir ütopya olmaktan çıkıyor.

Dizinin diğer yazıları için tıklayın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MUTLU VE BAŞARILI BİR OKUL HAYATI MÜMKÜN

14 yıldır devlet okulları ve özel okullarda, eğitim sisteminin müfredat çıkmazına kendini kaptırmadan yepyeni çözümler getirebilmiş cesur bir eğitimci Filiz Yıldırım... Farklı ve “verimli” bir eğitim sistemi oluşturan ve bunu sadece okul öğretimine değil hayatın kendisine uyarlayan bir ekol adeta... Kendisi ile eğitim sistemini ve anne-babaların çocuklarına nasıl yaklaşması gerektiğini konuştuk. - Uzun yıllar devlet lisesi, özel okul ve dershane gibi çeşitli eğitim kurumlarında eğitimcilik yaptınız. Bu süreçte, eğitim sisteminde ve kullanılan yöntemlerde ne gibi eksik ve yanlışlara tanık oldunuz? Belli cümleler var. Ezber cümleler... Onların üzerinden gideyim. Birincisi ve en büyük yanlış: “Her çocuk aynı şekilde öğrenir!” Yani öğretmen; “Zeki çocuk vardır, zekası geri çocuk vardır. Bir öğretmen dersi işler, konuyu kendi yöntemleri ile anlatır. Zeki olan anlar ve sınavdan 100 alır ama diğer öğrenci kadar zeki olmayanlar düşük puan alır. Düşük not alanların daha çok çalışması lazım”...

ANNE OĞUL İLİŞKİSİNİ DENGELEMEK ÖNEMLİ

Annesinin eşinden ve kayınvalidesinden yakınmalarını çoğu kadın yıllar boyu dinlemiş, hatta dinlemekle kalmamış gözlemiştir. Sonra, kendisi evlenip çoluk çocuğa karışınca, çoğu kez bu yakınmalar daha doğrusu erkek egemen kültürün öğrettikleri, dayatmaları, ilkellikleri kendi hayatlarımızda gerçek olmuştur. Yani çoğumuz kocamızın ve kayınvalidemizin kadını ezen, kadını ikinci cins gören davranışlarına maruz kalmaktayız. Peki, bu kısır döngüyü kırmanın sadece ve de sadece sizin elinizde olduğunu biliyor musunuz? Bir kadın ve bir anne olarak “kraldan kralcı olmanın” lüzumu yok! Gelin erkek ve kız çocuklarımızı önce insan olarak yetiştirelim, erkek çocuklara “Sen kızdan üstünsün” demeyelim, davranışlarımızla... Ya da kız çocuğumuza ”Sen erkek kardeşinden aşağısın" demeyelim davranışlarımızla... Bizim gelinlerimiz eşlerinden ve kayınvalidelerinden sadece mutluluk ve özgürlük tadar olsunlar. Bunun için de de erkek çocuğunuza da tıpkı kız çocuğunuza rahatlıkla söylediğiniz gibi, “Hadi ...

ÇOCUĞUNUZA MATEMATİĞİ SEVDİRİN

Matematik sadece çocukların değil, biz yetişkinlerin de çoğunun sevemediği ya da zor bulduğu bir kavram. Okul yaşamında da en çok sıkıntı yaratan derslerin başında geliyor. Bu önemli ama bir o kadar zor konuya çocuğunuzu okul öncesi hatta bebeklik döneminden itibaren hazırlamanız ve matematiği sevmesinde pay sahibi olmanız mümkün. Okul öncesi dönemde matematik kavramının nasıl geliştiğini, alıştırma ve oyunları ve kaynak olarak kullanabiliceğiniz kitapları bu yazıda bulabilirsiniz. OKUL ÖNCESİ ÇOCUĞU VE MATEMATİK Çocuğun matematik kavramını nasıl algıladığı, matematik kavramının ne zamandan itibaren öğrenilmeye başladığı ve matematik zekâsının gelişimi için sağlanabilecek destekler hakkında bilgileri Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Anahilim Dalı’ndan Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Neslihan Avcı ve Hale Dere veriyor.. Matematikle tanışma doğumla başlamaktadır. Bebeklikte nesne devamlılığının kazanılmaya ve basit düzeyde neden-sonuç ilişkiler...